Son yıllarda tarım sektöründe sıkça tartışılan bir konu olan gübre çeşitleri, üreticilerin verimlilik üzerinde etkili tercihler yapmasını gerektiriyor. Organomineral gübre ve kimyevi gübre arasındaki farklar ise bu tercihlerde büyük rol oynuyor.

Organomineral gübre, hem organik hem de mineral içerikleri sayesinde toprağın yapısını iyileştirirken, kimyevi gübreler sadece inorganik maddelerle bitkilere hızlı besin sağlayarak kısa vadede etki gösteriyor. Uzmanlar, organomineral gübrenin toprağın uzun vadeli verimliliğine daha fazla katkı sağladığını belirterek, sürdürülebilir tarım için bu gübrelerin önemine dikkat çekiyor.

Organomineral gübrenin özellikle fıstık hasadı döneminde kullanıldığı belirten Harran Üniversitesi TEKNOKENT'te Organik ve Organomineral Gübre AR-GE Çalışması yapan Kerim Aydın, gübre hakkında İLKHA'ya konuştu.

Aydın, organik ve organomineral gübre üzerine yürüttüğü AR-GE çalışmaları hakkında bilgi verdi. Aydın, bu gübrelerin tarımsal verimliliği artırmadaki rolünü vurgulayarak, sürdürülebilir tarım için sağladığı katkılara dikkat çekti.

Aydın, gübre çalışmalarında genelde fıstık üzerine faaliyet yürüttükleri için Şanlıurfa’yı tercih ettiklerini ifade etti.

“Organomineral gübre dünya genelinde en ön planda tutulan bir üründür”

Organomineral gübrenin dünya tarafından popülerlik kazandığını belirten Aydın, “Organomineral gübre şu anda dünya tarafından popüler olmaya başlayan ve kabul edilen, sağlığa zarar vermeyen, Türkiye ve dünya genelinde yüzde 51'i geçtikten sonra 3 element ile oluşan, organik içeren gübrelere organomineral gübre deniliyor. Organomineral gübre, kimyevi ve organik malzemeleri bir araya getirip harmanlaştırılıp hibrit şeklinde gönderilip verdikleri isimdir; yani kimyevi ve organik malzemeler ile elde edilen bir gübre çeşididir. Şu anda da dünya genelinde de en ön planda tutulan bir üründür.” dedi.

“Gübreyi verdiğimiz yerlerle vermediğimiz yerler arasında uçurum bir fark görebiliyoruz”

Kimyevi gübre ile kendilerinin ürettiği organomineral gübre arasında verim noktasında yüksek farklar olduğunu vurgulayan Aydın, “Yaptığımız çalışmalarda, kimyevi kullanıp da bizim ürünleri kıyaslayanlar arasında uçurum bir fark gördük. Şu anda kullandığımız elementler vitamin ve kimyevi madde içerdiği için hem kimyevi alıyor hem de organiği alıyor ve ağaçtan inanılmaz bir çalışma söz konusu. En büyük etken bizim göz ardı etmediğimiz, bir ağacın istediği bütün elementleri bir çatı altında toplayıp organomineral gübreye çevirip bunu ağaçlarla buluşturmak. Gübreyi verdiğimiz yerlerle vermediğimiz yerler arasında uçurum bir fark görebiliyoruz.” diye konuştu.

“Döllenme olmadığı için fıstık tanelerinde boş olma oranı yükseldi”

Üst üste yağmur yağışlarından dolayı ağaçlarda sıyrılma olayının yaşandığını ifade eden Aydın, “Ömrümüzde ilk defa bu sene öyle sıkıntılar yaşadık ki bu durumu diğer illerde de gördük. Türkiye'nin bütün bölgelerinde aşağı yukarı bu ‘döllenme’, ‘tozlanma’ dediğimiz olay döneminde 3 gün üst üste yağmur yağdı. Yağmur yağması ile birlikte erkek ağacın üzerine bulunan ‘döllenme’ olayı yağmurla birlikte yere döküldü. Ağaçlarda döllenme sıkıntısına neden oldu. Ağaçlarda bu sıyrılma olayı çok oldu; dolu, fırtına da ekstra bir etken oldu. Döllenme olmadığı için fıstık tanelerinde boş olma oranı yükseldi.” şeklinde konuştu.

“Ağaç daha uyku moduna girmeden önce budamaya giriliyor”

Toprak altında nem varken tarlayı sürmenin yanlış olduğuna dikkat çeken Aydın sözlerini şöyle sürdürdü:

“Zamanı gelmeden, tarla nemliyken, yağmurlardan yeni kurtulmuşken, Mart ve Nisan sonlarında daha toprak nemli iken çiftçilerimiz tarlayı sürmeye kalkıyorlar. Tarladaki otu sürmek istediklerini söylüyorlar; ot tarlaya yüzde 1 zarar verirken tarla sürüldüğü zaman ağaca yüzde 20 zarar veriliyor. Ağaç gruplarında toprak altında nem varken traktör ağaca yanaşamıyor. Yanaşamadığı için ağacın kılcal damarına, ‘ağız bölgesi’ dediğimiz noktadan nem gidiyor. Ağaç eğer birbirine yakın mesafede ise ağacın çalışma noktası; bitkinin beslenme ve ağız noktası dediğimiz son bitim noktasıdır. Traktör son bitim noktasına değdiği zaman kılcal damarlar baskı altında kaldığı ve nem oranı gittiği için ağaç çalışamıyor, hareket edemiyor. Bu nedenle de verim alamaz. Yanlış sürüm, yanlış sulama, zamansız budama bunlar ağacın yüzde 20 içeriğini öldürür. Ağaç daha uyku moduna girmeden önce budamaya giriliyor. Sen ağacı uyku moduna girmeden kesecek olursan bir insanı ha canlı canlı kesip ameliyat etmişsin ha ağacı budamışsın aynı. Bu da bir sonraki senenin inanılmaz bir kaybına neden olur. Antep, Siirt, Urfa, Adıyaman gibi bölgelerde ‘1 sene ürün yok 1 sene ürün var’ diyorlar. Böyle bir denge yok, böyle bir döngü de yok. Eğer ağaca sen zamanında doğru beslenme verirsen, ağacını iyi beslersen her sene verir. 1 sene verip 1 sene vermemesinin nedeni fıstık tuttuğu zaman, iyi verim verdiği zaman ağaç kendi bölgesinin içerisindeki vitamin ve elementlerle o fıstığın içini doldurmaya çalışır. Çalıştırdığı sırada ağaçta bir zayıflama, yenik düşme olacak. Hatta bu tür vakalarda ağaçlarda sararmalar bile söz konusu oluyor. Bir sonraki seneye ağaç yorgun oluyor ve bir şey yapamıyor. Ağaca beslenmeyi her sene ver, her sene bir önceki döneme göre daha fazla verim alırsın.”

“Topraktaki kireç ve pH’ı azot ve fosfor yükseltir”

Yaptıkları organomineral gübre çalışmalarında seri üretime geçerek çiftçilerin yüksek verim elde etmelerini amaçladıklarını söyleyen Aydın, “Rabbim nasip ederse ya bu sene ya da bir dahaki sene bu ürünü tüm çiftçilerle buluşturmayı amaçlıyoruz. Yetiştirebilirsek seri bir üretime geçeceğiz. Yaptığımız gübre 11 elementli gübre, canlı bakteri ile 11 element içeriyor. Kimyasal ürünler ise çoğunlukla azot ve fosfor içerikli ve çift elementi bazen de 3 elementli olabiliyor. Bir sahada, bir arazide bütün topraklarda çiftçilik yapan herkes 'topraktaki kireç ve pH neyi yükseltir' diye baksınlar; azot ve fosfor yükseltir. Türkiye'ye yoğun bir şekilde, 40 yıldan fazladır getirilen kimyevi bir gübreyle topraklarımızı yok ettiler. Şu anda 3 elementli yapmaya çalışıyorlar; azot, fosfor, kükürt. Biliyorlar ki kendi ürünleri ürün topraktaki kireç ve pH oranını yükseltmiştir ve verimi düşmüştür. Bizim yaptığımız ürün ise ilk 3 elementle tamamen toprağa çalışıyoruz. O suda bulunan kireç ve pH, topraktaki elementleri kireç ve pH'ı da yükseltir, diğer elementleri sıkıştırır. Bütün topraklarımızda potasyum olduğu halde bitki bunu alamıyor. Alamamasının en büyük etkeni topraklardaki kireç ve pH oranının yüksek olması.” ifadelerini kullandı.

“Çiftçi kazanırsa herkes kazanır”

Aydın son olarak şunları aktardı:

“İlk 3 element ile tamamen topraktaki pH ve kireç çözeltisini sağlayıp toprağı kireç ve pH'tan kurtarmaya yarıyor. Diğer 3 elementimiz de ağacın hızlı büyümesini sağlıyor. Fıstıklarda ise ağaç çalışırsa büyümeye doğru giderse her büyüdüğü noktada bir sonraki senenin ‘kara/meyve gözü’ dediğimiz şey artar. Geri kalan 5 elementimiz bir tanesi canlı bakteridir; geri kalanlar da ağacın meyvesinin büyümesini, boş olma oranını aşağı çekme, adet sayısını arttırmakta, bir adet sayısının büyüklüğüne neden oluyor. Çiftçi kazanırsa herkes kazanır; çiftçi kaybederse hepimiz kaybederiz. Eğer biz bir karınca misali arazilerden, sahalardan verimi belli bir nokta arttırabilirsek ne mutlu bize.” (İLKHA)

Osmanlı'nın kadim hat sanatı Bursa'da yaşatılıyor Osmanlı'nın kadim hat sanatı Bursa'da yaşatılıyor
Kaynak: ilkha