Lübnan'da Hizbullah üyelerine ait çağrı cihazlarının eş zamanlı patlatılması sonucu resmi rakamlara göre, toplamda 37 can kaybı yaşanırken 3.000’den fazla kişi de yaralandı.

Siirt Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Fevzi Hansu, bu trajik olayın siber güvenlik zafiyetlerini gözler önüne serdiğini belirterek, "Teknoloji insanları yaşatmak için kullanılmalı, yok etmek için değil!" dedi.

Son günlerde Lübnan'da yaşanan patlamalar, siber güvenlik endişelerini dünya genelinde yeniden gündeme getirdi.

Siirt Üniversitesi'nden Prof. Dr. Fevzi Hansu, patlamaların arkasındaki teknolojik zafiyetlere dikkat çekerek, "Bu tür saldırılar sadece dijital ortamda değil, gerçek hayatta da gerçekleşebilir. Bu nedenle, herkesin dikkatli olması gerekiyor." dedi. Hansu, olay sonrasında; bireylerin ve devletlerin daha fazla önlem almasının zorunlu olduğunu vurguladı.

Saldırının seyri ve olası nedenleri

Hansu, "Lübnan halkına, saldırıda hayatını kaybedenlere rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. Kalanlara da başsağlığı dileklerimi iletiyorum. Bu, hepimizi üzen elim bir saldırıydı. Şimdi, bu saldırının nasıl gerçekleştiğine dair net bir şey söylemek için henüz erken. Çünkü sahada ya da patlama gerçekleşen cihazlar üzerinde herhangi bir analiz yapmadık. Bu konuda elimizde isim, işaret veya delil yok. Bu tarz saldırılar dijital dünyada mümkün değil mi? Bu yönüyle bazı yaklaşım önerilerim var. Unutmamak gerekir ki, dijital dünyada her zaman bir zafiyet söz konusudur; mutlaka bir yerden bir açık bulunabilir. Bu durum, silah teknolojilerinde, banka sistemlerinde ve diğer kontrol sistemlerinde de geçerlidir. Elbette bazı ülkeler, güvenlik duvarı gibi önlemlerle bu açıkları belli bir ölçüde engelleyebiliyor, ancak yüzde 100 engellemek mümkün değildir." dedi.

Dijital güvenlik zafiyetleri ve saldırı potansiyeli

Dijital dünyada her zaman bir güvenlik zafiyeti olabileceğini belirten Hansu, "Güvenlik duvarının kalitesi, siber saldırılara karşı ne kadar etkili olduğunuzu belirler. Ancak tam olarak bu tür saldırıları durdurmak oldukça zordur. Güvenlik duvarı, dışarıdan gelen belirsiz sinyallere karşı bir nebze engelleme sağlayabilir, fakat dışarıdan bir müdahaleyi kesin olarak engelleyemez. Bildiğiniz gibi, hemen herkesin cep telefonu ve şarj cihazı var. Ancak, sadece belli yerlerdeki bazı cihazların patladığını öğrendik. Basından edindiğimiz bilgilere göre, belirli bir marka üzerinde yoğunlaşılıyor. Bu durum, her cihazın patlama riski taşıdığı anlamına gelmiyor; ancak bir cihaz önceden takip altına alındıysa, belirli bir düzenek yerleştirilebilir ve uzaktan kontrol edilebilir." ifadelerini kullandı.

Küresel etkiler ve güvenlik stratejileri

Ağrı'da jandarma ekipleri kaçak cep telefonu ve kulaklık ele geçirdi Ağrı'da jandarma ekipleri kaçak cep telefonu ve kulaklık ele geçirdi

Bu tarz saldırılarda dışarıdan gelen sinyallere karşı engelleyici bir mekanizma olsa da tamamen koruma sağlayamadığına dikkat çeken Prof. Dr. Hansu, "Teknolojinin ilerlemesiyle birlikte, telsizler ve telefonlar gibi cihazlara uzaktan erişim sağlamak için özel düzenekler yerleştirilebilir. Bu da, dünya genelinde birçok insana ulaşmanın mümkün olduğunu gösteriyor. Lübnan'daki olayın dışarıdan bir sinyal müdahalesi ile gerçekleşmiş olabileceğini düşünüyorum. Bu müdahale, bir virüs paketi ya da kripto bir sinyal şeklinde olabilir. Çağrı cihazları, belirli bir istasyon üzerinden çalıştığı için, o istasyona sızılması durumunda, cihaza erişim sağlanabilir. Örneğin, eğer belirli bir marka bataryadan yüklü miktarda sipariş verilmişse ve Lübnan gibi bir ülke mercek altındaysa, bu durum dikkat çekebilir." şeklinde konuştu.

"Her bataryanın patlayıcı özelliği yoktur"

"Patlamalar, sadece Lübnan'da değil, dünya genelinde tedirginlik yarattı. Gelişmiş ülkelerde yaşayan insanlar, 'Acaba bizim başımıza da gelebilir mi?' sorusunu sormaya başladı." şeklinde endişeleri dile getiren Hansu, "Bunlar, Lübnan'a yönelik dış müdahale ihtimalini artıran unsurlar. Her bataryanın patlayıcı özelliği yoktur; bu nedenle, olayda yaralanan kişi sayısının binlerle ifade edilmesine rağmen, bu bataryalara sahip olan tüm insanlar bu durumu yaşamamıştır. Bu, bataryaya belirli bir müdahale yapıldığına dair bir ipucu verebilir. Gelişmiş ülkelerde bile bu tür olaylara karşı tedirginlik yaşanıyor. İnsanlar, 'Acaba bu bizim başımıza da gelir mi?' şeklinde endişeler taşıyor. Bu tür tehditlerle karşılaşmamak için bazı ülkeler, güvenlik duvarlarına daha fazla önem vermekte ve yerli teknolojileri kullanmaya yönelmektedir." dedi.

"Teknoloji, hayatı kolaylaştırmak için kullanılmalı; insanları yok etmek için değil"

"Teknolojik olarak dışa bağımlı oldukça risk artar. Kendi üretimlerinizi yapmanız her zaman daha güvenlidir." uyarısında bulunan Hansu, "Teknolojik açıdan dışa bağımlılık, riskleri artırıyor. Kendi sistemlerinize dış müdahale olasılığını azaltmak için, yerli üretim yapmak her zaman daha güvenlidir. Özellikle akıllı cihazların kapatıldığında tamamen devre dışı kalmadığı durumlar, büyük bir risk teşkil edebilir. Kullanmadığımız zamanlarda internet bağlantısını kesmek, güvenliği artırmak açısından önemlidir. Sonuç olarak, bu tür saldırılar daha çok geceleri meydana gelebiliyor. Teknoloji, hayatı kolaylaştırmak için kullanılmalı; insanları yok etmek için değil." mesajını paylaştı. (İLKHA)

Kaynak: ilkha