Siyaset

HÜDA PAR: Suriye, İran ve Türkiye'nin yaşadığı anlaşmazlıklar sadece siyonist işgalcilere yaramaktadır!

HÜDA PAR Dış İlişkiler Başkanı Hüseyin İmir, "Bu realiteden hareketle var olan sorunları hızlı bir şekilde çözmek ve ortak bir anlayış ile siyonizme karşı eylem birliği geliştirmek bu üç ülke başta olmak üzere tüm İslam ülkelerinin en temel sorumluluğudur" dedi.

Suriye'de yaşanan çatışmalar ve iç karışıklıklara dair açıklamalarda bulunan HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı ve Dış İlişkiler Başkanı Hüseyin İmir, partisinin görüş ve önerilerini kamuoyuyla paylaştı.

Açıklamalarına, "Suriye'de uzun bir aradan sonra muhalifler ile rejim güçleri arasında tekrar başlayan çatışmaları yakından takip ediyoruz. Suriye rejiminin bugüne kadar çözüm için muhalefet ile bir diyalog kurmamış olması, ülkedeki kaos ve istikrarsızlığın bugüne kadar devam etmesine neden olmuştur. Taraflar arasında bir uzlaşı sağlanamaması halinde çatışmaların daha da artması ve ülkeyi tümden yıkıma götürmesi muhtemeldir." ifadeleriyle başlayan İmir, sözlerine şu ifadeleri kullanarak devam etti:

"Suriye'deki istikrarsızlık ve iç çatışmalar, emperyalist dış güçlere, özellikle Amerika ve Rusya'ya ülkeye müdahale için davetiye çıkarmıştır. İlk zamanlarda sadece Suriye'yi ilgilendiren bu siyasi kriz, Amerika ve Rusya'nın sürece dâhil olması ile bugün Türkiye, İran, Irak, Lübnan, Ürdün, Filistin dâhil tüm bölge ülkelerinin güvenliğini ciddi anlamda tehdit eden bir hal almıştır. Bölge ülkeleri arasında çeşitli ihtilaflara sebep olan bu durum, söz konusu İslam ülkelerini birbirleriyle uğraştırıp birliklerini bozmuş, güçlerini zayıflatmış ve Kudüs Davası'na zarar vermiştir. Bu durum Filistin başta olmak üzere komşu İslam ülkelerini işgal ederek, arzı mev'ud hayalleri kuran siyonistlerin iştahının kabarmasına, işgal ettikleri topraklarda katliam ve soykırımların artmasına neden olmuştur."

"Suriye'ye barış ve istikrarın gelmesi için öncelikle çatışmaların durması ve ardından siyasi çözüme yönelik bir diyalogun başlaması gerekir"

Suriye'ye barış ve istikrarın gelmesi için öncelikle çatışmaların durması ve ardından siyasi çözüme yönelik bir diyalogun başlaması gerektiğini vurgulayan İmir, "siyonistlerin Gazze ve Beyrut'ta gerçekleştirdiği katliamlar sonrası Türkiye'nin yaptığı diyalog tekliflerine Esad rejiminin kapıları kapatması, barışçıl çözüm umutlarını zayıflatmaktadır. Taraflar arasındaki ihtilafın çözümü için bir diyalogun kurulamamış olması, hem Suriye halkının tamamına hem de bölge ülkelerine zarar vermektedir. Suriye'ye barış ve istikrarın gelmesi için öncelikle çatışmaların durması ve ardından siyasi çözüme yönelik bir diyalogun başlaması gerekir." dedi.

"Bölgede barış ve huzurun temin edilmesi için şu hususlara dikkat edilmelidir"

"Bölgede barış ve huzurun temin edilmesi için şu hususlara dikkat edilmelidir." diyen İmir, şunları kaydetti:

"Geçmişte yaşanan şiddetli çatışmaların yeniden alevlenmesi, barış ve huzurun sağlanmasını daha da zorlaştıracaktır. Taraflar, ihtilaf ve anlaşmazlıklarını silahla değil, diyalogla masada çözme yöntemini tercih etmelidir. Bu nedenle öncelikle mevcut çatışmalar durdurulmalı, sivil halkın can ve mal güvenliği sağlanmalıdır.

Suriye'deki iç çatışmaların sona ermesi için Türkiye, İran ve Irak'ın inisiyatif alması gerekir. Suriye yönetimi, siyasi bir çözüm için masaya oturmaya zorlanmalıdır. Bu sürecin başlatılması için özellikle Türkiye ve İran ciddi bir çaba içerisine girmelidir. Suriye halkının makul ve meşru talepleri, bu ülkelerin garantörlüğünde tarafların temsil edildiği uzlaşı masasına getirilmelidir. 

Adil bir yönetim için devleti yeniden yapılandıracak ve tüm kesimleri kuşatacak yeni bir anayasa için süreç başlatılmalıdır. Yeni anayasa hazırlıkları, Suriye'de yaşayan bütün kesimlerin adil bir şekilde temsil edileceği bir komisyon tarafından yapılmalıdır. Etnik veya mezhebi hiçbir ayrımcılık yapılmamalı; hiç kimse Kürt, Türkmen, Arap, Alevi veya Sünni olduğu için dışlanmamalıdır.

Yaşanan haksızlık ve zulümlerin önüne geçilmesi, barış ve huzurun kalıcı hale gelmesi, demografik yapının değiştirilmemesi ve iç savaş nedeniyle yerlerini terk etmek zorunda kalan muhacirlerin güvenli şekilde geri dönüşleri sağlanmalıdır.

Suriye topraklarında yaşayanlar, farklı kavimlere mensup olsa da büyük oranda Müslüman halklardır. Farklı inanç ve kültürlere mensup toplulukların hakları İslam'ın adalet anlayışını esas alan bir devlet sistemi ile güvence altına alınmalıdır.

siyonist işgal rejimi israil, bu coğrafya için en büyük tehdittir. siyonist yayılmacılığın hedefinde olan Suriye, İran ve Türkiye'nin yaşadığı anlaşmazlıklar sadece siyonist işgalcilere yaramaktadır. Bu realiteden hareketle var olan sorunları hızlı bir şekilde çözmek ve ortak bir anlayış ile siyonizme karşı eylem birliği geliştirmek bu üç ülke başta olmak üzere tüm İslam ülkelerinin en temel sorumluluğudur.

Son olarak 13 yıldan beri her türlü acıyı yaşayan, öldürülen, memleketlerinden sürülen, mal ve mülklerine el konulan Suriye halkı, tüm dünya halkları gibi huzur ve barış içinde yaşamayı hak ediyor. Suriye halkının kendi ülkelerinde insan hak ve onuru ile yaşamasının şartlarını oluşturacak bir çözüm sağlamak tüm tarafların sorumluluğundadır." (İLKHA)