HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı ve Mersin Milletvekili Faruk Dinç, Malatya'da sürdürdüğü 3 günlük ziyaret ve incelemelerin ardından İl Başkanı Behcet Sevgili ve il yönetimi ile birlikte kentteki ulusal ve yerel basın temsilcileri ile bir araya gelerek basın açıklaması düzenledi.

Kentteki bir sosyal tesiste gazeteciler ile kahvaltıda bir araya gelen Milletvekili Dinç, birçok konuyla ilgili önemli açıklamalarda bulundu.

Bursa'da bağımlılıkla mücadele tüm hızıyla sürüyor Bursa'da bağımlılıkla mücadele tüm hızıyla sürüyor

İlk olarak Malatya yereline ait sorunlarla basın açıklamasına başlayan Dinç, "Üç gündür Malatya'dayım. Esnafımızı ziyaret ettik, köyleri ziyaret ettik. Sivil toplum kuruluşlarını ziyaret ettik, kanat önderlerini ziyaret ettik. Buradaki yetkililerle görüşmeler sağladık. Özellikle Malatya'nın sorunlarına, sıkıntılarına nasıl çözüm buluruz, diye çalışmalar yaptık." dedi.

"İftiralarla bir siyaset işliyor"

HÜDA PAR olarak yapılacak siyasetin hizmet odaklı olması gerektiğini hatırlatan Dinç, "Siyasetin amacı halka hizmet olmalıdır. Ve bunun üzerinde çalışmalar yapmalıdır, diye düşünüyoruz. Maalesef bizim ülkemizde siyasette kullanılan dil, siyaset kurumu bu yönüyle çok kirlenmiş. Yani siyasette, memlekete hizmet etmek, memlekete faydalı olmak, memleketi ileriye götürmek için çalışmalar yapılması gerekirken ancak bunun yerine sürekli kutuplaştırıcı dil, ötekileştirici dil, kin ve nefret söylemiyle, karalama kampanyalarıyla, iftiralarla bir siyaset işliyor. Biz bunu doğru bulmadığımızı sizin vesilenizle tekrardan dile getirmiş olalım." diye konuştu.

Kırsal mahalle ziyaretlerinde şahit oldukları en bariz sorunlardan birinin altyapı sorunu olduğunu vurgulayan Dinç, kanalizasyon sularının olduğu gibi derelere aktığını gözlemlediklerini söyledi.

"Eczacılarımızın da sorunları var"

Malatya Eczacılar Odası ziyaretini de değerlendiren Dinç, "Eczacılarımızın da sorunları var. Tabii özellikle ben de meslek olarak eczacıyım ve Malatya İnönü Üniversitesi mezunuyum. Burada okudum. Maalesef yeni mezun olan eczacılarımız atanamıyor. Atanamadıkları için çoğu, eczane de açamıyor. 3 bin 500 kişiye bir eczane düşüyor. Aslında istidam edilecek alanlar var. Klinik eczacı olarak çalışması gerekiyor, bu konuda alan var ama halen sağlıklı bir şekilde atamalar gerçekleştirilmemiş. Veya yeni mezun olan eczacıya, zorunlu olarak yardımcı eczacılık yapması isteniyor, bu da ayrı bir mağduriyet. Bununla ilgili problemler var. Meclis'te de bunları dile getiriyoruz." dedi.

"Esnaf konteynerlerinin dağınık olması ciddi mağduriyetler yaşatıyor"

Malatya Ticaret Sanayi Odası ziyaretine ilişkin konuşan Dinç, deprem sürecinden sonra Malatya'da etkilenmeyen hiçbir esnafın bulunmadığını belirtti.

Dinç, "Özellikle onların şikâyet ettiği konuların başında; iş yerleri için verilen konteynerlerin dağınık olması, bunların planlı bir şekilde olmaması ciddi mağduriyetler yaşatıyor. Örneğin kuyumcuların bir arada olması, telefoncuların bir arada olması, baharatçıların bir arada olması vesaire. Bu konuda hem vatandaşın belki ihtiyaçlarına rahat ulaşmasını sağlayacaktı. Hem de bu sektörde çalışan esnaf kardeşlerimiz de rahat bir şekilde işletmelerini sürdüreceklerdi. Bu konuda çok sıkıntılar var." ifadelerini kullandı.

Depremden en çok etkilenen yerlerden biri olan Akçadağ ilçesine dair gözlemlerini paylaşan Dinç, Akçadağ'da özellikle rezerv alanlarıyla ilgili net bir bilgilendirmenin olmamasının vatandaşı ciddi bir şekilde mağdur ettiğini vurguladı. Dinç, ilçede konuta duyulan ihtiyacın büyük olduğunu, yapımına başlanan konutların bir an önce bitirilememesinin de vatandaşları mağdur eden konular arasında bulunduğunu kaydetti.

Gazze'deki soykırım

Malatya ziyaretleri kapsamında STK temsilcilerine ve kanaat önderlerine de ziyaretler gerçekleştirdiklerini hatırlatan Dinç, özellikle bu ziyaretlerde Gazze'de yaşanan soykırıma değindiklerini aktardı.

Milletvekili Dinç, "Şu an gündemde olan ve bir yıla yakındır Gazze'de, Filistin'de katledilen o mazlum insanların, kadınların, çocukların, sivillerin dramı hepimizin yüreğini parçalamıştır ve haydut işgalci israil bu soykırımlarına halen devam ediyor. Bu konuda özellikle kanaat önderlerimiz de sivil toplum kuruluşlarımız da bu konuda ciddi mustariptiler. Maalesef işgalci israil hiçbir ilke tanımıyor. Hiçbir kural, hiçbir ahlak ve hiçbir uluslararası hukuku tanımadan tüm insan haklarını ihlal ediyor. Tüm hukukları çiğniyor. Maalesef dünyanın gözleri önünde bir soykırım gerçekleştiriyor. Bu konuda dünya ülkeleri özellikle liderleri, yöneticileri körleri, sağırları oynamaya devam ediyor. Batı barbarlığı tekrardan iç yüzünü ortaya koymuştur. Hep böyle süslü kelimelerle bizi kandıranlar, uluslararası hukuk diyenler, insan hakları diyenler, çocuk hakları diyenler, kadın hakları diyenlerin aslında bu kavramları toplumu aldatmak için kullandıkları tekrardan gün yüzüne çıkmıştır. Bu yönüyle aslında belki Gazze'deki o mazlumlar, o çocuklar, o kadınlar dünyanın bu maskesini düşürdü. Bunların sahtekarlığını net bir şekilde ortaya koydu." ifadelerini kullandı.

"Soykırımlar onların sorununu getirecek"

7 Ekim Aksa Tufanı'ndan sonra artık insanlığın yeni bir dünya düzeni isteğini ortaya koyduğunu dile getiren Dinç, "Özellikle gençlik yeni bir dünya düzenini istiyor ve mevcut dünya hukuklarını da sorgulamaya başladı. Çünkü en çok zulümlerin yapıldığı merkez olan Amerika'da bile gençler üniversitede küresel intifada hareketlerini başlatıyor. Bu ses, bu çığlık aslında tüm halklara ulaşmış. Sadece yöneticiler körleri ve sağırları oynuyor. Amerika'da 40 tane üniversitede belki onlarca öğrenci okuldan atıldı. Dört gün sonra mezun olan öğrenciler vardı, okuldan atıldılar. Akademisyenler vardı, görevlerinden alındılar. Ama olsun, buna rağmen insan haklarından taviz vermediler ve bunu savundular. Bundan bir hafta önce yine sırf insan hakları savunuculuğu yaptığı için genç bir bacımız Ayşenur Ezgi de orada işgalci israil tarafından katledildi ve halen bu katliamı devam ettiriyorlar. Ama inşallah yaptıkları bu soykırımlar onların sorununu getirecek."

Soykırıma katılan siyonistlerin yargılanmasına yönelik kanun teklifi

Partisinin, soykırıma katılan çiftçe vatandaşlara yönelik Meclis'e sunduğu kanun teklifine değinen Dinç, "Özellikle bizim ekmeğimizi yiyip, bizim suyumuzu içip ve oraya gidip o insanları, o sivilleri, o kadınları katleden soykırımcılar var. Maalesef bizim ülkemizde de yaşıyorlar. Bu soykırımcılara yönelik de bir kanun teklifini vermişiz. İnşallah ekim ayında görüşülmesi kabul edilmiş, ekim ayında da kanunlaşması için çalışmaya devam edeceğiz ve bunun takipçisi de olacağız." diye konuştu.

Yeni anayasa tartışmaları

Anayasa tartışmaları ile ilgili sorulan bir soruya yanıt veren Milletvekili Dinç, "Yeni anayasayla ilgili aslında biz çok açık ve net kendimizi ifade ediyoruz. Ama birileri bilinçli bir şekilde sözlerimizi çarpıtmaya çalışıyor. Biz diyoruz ki yeni anayasa sıfır olsun. Sıfır bir sayfa alalım, bir masanın üstüne koyalım ve yeni bir anayasa yapalım. Anayasa demek toplumsal sözleşme demektir. Toplumun her kesimi getirsin buraya metnini koysun ve bunlardan ortak bir sözleşme çıkaralım. Kırmızı çizgilerimiz mi var? Kırmızı çizgilerimiz cebimizde kalsın. Herkes kırmızı çizgilerini birbirine dayatırsa bir şey çıkar mı ortaya? Çıkmaz. Ama toplumun ortak sorunlarından bir anayasa, yeni, sivil ve adil bir anayasa oluşturulsun. Biz diyoruz ki anayasalarda değiştirilemez madde olmasın. İlkesel olarak insanların düşüncesine ipotek konulmasın. Aslında çok insani bir şey söylüyoruz. Ama birileri farklı tarafa bilinçli bir şekilde, ısrarla çekmeye çalışıyor. Bizim düşüncemiz bu kadar nettir." dedi.

"NATO'nun İslam ülkelerine bir fayda sağladığını görmedik"

NATO 'ya yeni bir genel sekreter atanmasına ilişkin görüşü sorulan Dinç, "Açıkçası NATO, Amerika için çalışan ve onların çıkarlarının peşinde koşan bir yapılanma. Bizim düşüncemiz şudur. Biz bunu açık ve net söylüyoruz. İslam ülkeleri bir araya gelerek kendi güvenliklerini sağlamak adına kendilerine has bir güvenlik paktı oluşturması gerekiyor. Çünkü haydut ve işgalci israilin, Amerika'nın ne yaptığını hepimiz görüyoruz. Bunlar sadece Gazze'yle kalmayacaklar. NATO'yu da görüyoruz. Sadece kendi içlerinde, kendi çıkarlarına müdahale yapıyor. Ama bu İslam ülkelerine bir fayda sağladığını hiçbirimiz görmedik bugüne kadar. Bundan dolayı biz bu konuda kendi güvenlik paktımızın oluşması için sürekli çağrılarımızı yeniliyoruz." dedi.

"Vatandaşın bugün en büyük problemi bir an önce konuta ulaşması"

"Malatya'da en büyük sorun olarak neyi gördünüz?" sorusuna yanıt veren Dinç, "Malatya'da belki en büyük sorun aslında direkt olarak herkesin etkilediği deprem felaketi. Gezdiğimiz yerlerde özellikle vatandaşlarımız en çok depremden mustarip, sonuçta evinden olmuş. Vatandaşların en önemli sorunu bir an önce tekrardan rahat edeceğiz huzurlu yuvasına kavuşmasıdır. Sonuçta her ne kadar konteyner yağmurdan, sudan, çamurdan korusa da o evin huzurunu veremiyor. Vatandaşın bugün en büyük problemi bir an önce o konuta ulaşması. Tabii Malatya'da depremde ciddi manada etkilemiş. Hani belki de ilk zamanlarda da çok da görülmedi. Evet, vefat sayısının az olması bu sevindirici. Keşke hiç kimse ölmeseydi. Ama yıkım konusunda ciddi bir yıkım var. Sadece yıkımlar konutlar ile alakalı değil, ticari anlamda da çok yıkım almış. Şehrin çarşı merkezi gitmiş. Bu ziyaretlerde ciddi manada en çok dikkatimi çeken ve gördüğüm önemli problemlerdendir." diye konuştu.

"Asgari ücretliden vergi alınmasın"

Asgari ücret ile ilgili sorulan soru üzerine bu ücretin tanımında dahi yanlışlık olduğunu belirten Dinç, "Asgari ücret bir şahsın asgari geçimini hesaplayacak şekilde hesaplanmıştır. Biz diyoruz hayır asgari ücretle geçinen bir vatandaşın ailesi var, yuvası var, çocukları var. Bunların hepsi hesaba katılarak belirlenmeli. Bir de bu asgari ücret açlık sınırı altında olmamalıdır. Kesinlikle. Zaten bunu sağlarlarsa çoğu problemlerin aşırılması gerekir. Bir de asgari ücretin vergiden arındırılmasıyla ilgili hatta biz diyoruz bunu anayasaya alalım. Yapılan anayasa da bu olsun. Yani asgari ücretliden vergi alınmasın. Asgari ücret insani ücret olsun. Şimdi asgari ücretle çalışanların hepsi bekar mıdır yani? Tek başına mı yaşıyorlar şu an? Yani bunlar göz önünde bulundurularak, kastettiğimiz asgari ücret açlık sınırının altında olmaması gerekiyor." şeklinde konuştu. (İLKHA)

Kaynak: ilkha