TBMM’de basın toplantısı düzenleyen HÜDA PAR Genel Başkan Vekili ve Gaziantep Milletvekili Şahzade Demir, iç ve dış gündeme dair önemli değerlendirmelerde bulundu.

İç gündemin ilk sıralarında yer alan İzmir’de beş kardeşin vefat ettiği yangın faciası, Kürt meselesi ve çözüm çalışmalarına dair önemli açıklamalarda bulunan Demir, dış gündemde yer alan siyonist rejimin BMGK’dan atılması ve silah ambargosu talebi ve Sudan iç savaşına dair değerlendirmelerde bulundu.

“Türkler ve Kürtlerin kardeşliği bin yıllık bir geçmişe dayanmaktadır”

Açıklamalarına 80 yıl önce katledilen Ahıska Türkleri’ni anarak başlayan Demir, sözlerine Kürt meselesine dair değerlendirmelerde bulunarak devam edip “Kurtuluş savaşını beraber vermiş iki kavim olarak Türkler ve Kürtlerin kardeşliği bin yıllık bir geçmişe dayanmaktadır. Bu kardeşlik, Kürtlere karşı cumhuriyet sonrası ortaya çıkan inkâr, ret ve asimilasyon politikalarıyla bozulmaya başladı. Sayın Erdoğan’ın iktidarında bazı açılımlar yapılarak Kürt meselesiyle ilgili devlet politikasında eksikleri olsa da önemli değişiklikler oldu. Ancak Kürt meselesini çözmek yerine örgütsel çıkarlarını önceleyerek bu meseleyi her zeminde istismar eden savaş baronları tarafından bu süreç akamete uğratıldı. Bundan sonra ülkemizdeki bazı siyasi aktörler için de Kürt meselesinin varlık veya yokluğu konjonktüre göre değişkenlik gösterdi.” dedi.

“Kürt meselesinin araçsallaştırılması önlenmelidir”

“Kürt meselesini parti çıkarları ve kişisel ikballeri için istismar eden tüm siyasetçilerin bu ülkeye zarar verdiklerinin farkında olunmalıdır” diyerek sözlerini sürdüren Demir, “Kürt meselesinin araçsallaştırılmasına artık müsaade edilmemelidir. Kürtler ve Türklerin ortak vatanda bin yıllık kardeşliğini temel alan, kardeşliğin yalnızca edebiyatını değil, hukukunu da bilfiil ortaya koyan bir anlayış ve pratikle hem Kürtlerin hem Türklerin geleceği teminat altına alınmalıdır. Kardeşliğin söylemle sınırlı kalmasının sorunları çözemediğinin farkına varılmalıdır. Bu bağlamda anadilde eğitim başta olmak üzere meşru ve haklı taleplerin karşılanması ve sorunun adalet temelinde çözümü için anayasanın tek tipçi, dayatmacı ve ötekileştirici unsurlardan arındırılması gerekir. Bu değişiklik acil bir ihtiyaçtır ve yeni anayasa yapılırken bu ihtiyaç karşılanmalıdır” şeklinde konuştu.

Siyonist rejimin BMGK’dan atılması ve silah ambargosu talebi

Açıklamalarında Filistin ve Lübnan’da soykırıma devam eden siyonistlerin uluslararası platformlarda temsil edilmemesi ve bu barbar çeteye silah ambargosu uygulanması için gerekli adımların atılması çağrısında bulunan Demir, şunları kaydetti:

“Malezya Başbakanı Enver İbrahim’in, BM Genel Kurulu'na sunmak üzere siyonist terör rejiminin Filistin konusunda uluslararası hukuk ihlallerini sürdürmesi halinde Birleşmiş Milletler’den atılmasını öneren karar tasarısı hazırladıklarına yönelik açıklaması önemlidir. Aynı şekilde TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un bu girişimi destekler mahiyette, terör rejiminin Birleşmiş Milletler üyeliğinin askıya alınmasını tartışmanın zamanının geldiğine yönelik açıklaması da pratiğe dökülmesi gereken önemli bir açıklamadır.

Filistin’e daimî üyelik yolu henüz açılmamışken Birleşmiş Milletler’in kararlarını tanımadığını açıkça duyuran, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’ni ‘istenmeyen kişi ilan eden’, savaş hukukunu ihlal eden ve soykırım suçu işleyen bir oluşumun hâlâ uluslararası bir yapının parçası olması dahi utanç vericidir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Mardin'e hizmete devam edeceğiz Cumhurbaşkanı Erdoğan: Mardin'e hizmete devam edeceğiz

Türkiye'nin öncülüğünde 52 ülke ile 2 uluslararası ve bölgesel kuruluşun, BM Güvenlik Konseyi'nden, soykırımcı rejime silah ve mühimmat sevkiyatının durdurulması için tedbir talebi de geç kalınmış ancak önemli bir adımdır. Uluslararası Adalet Divanı’nın, özellikle Kudüs’te Filistinlilere yönelik ayrımcı muamelenin Her Türlü Irk Ayrımcılığının Önlenmesine Dair Sözleşmenin (CERD) ihlali olduğunu belirttiği kararına rağmen işgal rejiminin tedarik zinciri durmamıştır. Bu yaklaşım işgal rejimine, Gazze’de ve Lübnan’da soykırım suçu işlemesine zemin hazırlamıştır. Dünyanın gözü önünde soykırım suçu işleyen siyonist rejime karşı hâlâ gerekli yaptırım ve ambargonun uygulanmaması uluslararası sistemin çifte standardının bariz bir örneği ve acziyetinin açık bir delilidir.

İşgal rejiminin izole olmasını hedefleyen girişimler önemlidir ancak bu girişimler aynı zamanda BM’nin revizyonunu da gündeme getirmelidir. Terör rejiminin soykırım savaşını finanse eden güçlerin hâlâ veto silahına sahip olduğu bir oluşumda terör rejimine yönelik yaptırım nasıl mümkün olacaktır? Soykırım suçlularını koruyan bu düzene karşı Dünya 5’ten büyüktür felsefesiyle yeni ve adil bir sistem kurulmalıdır. Filistin’in özgürlüğü beraberinde uluslararası kuruluşların da ABD ve müttefiklerinin çıkar ekseninden kurtularak özgürleşmesini getirmelidir.”

Sudan iç savaşı

Sudan’da yaşanan iç savaş ve bu savaşın meydana getirdiği insani felaketi de gündemine alan Demir, “Sudan'da ordu ile Hızlı Destek Kuvvetleri arasında 18 ayı aşkındır devam eden iç savaş ülkede büyük bir insani krize sebebiyet vermiştir. Dünyanın en büyük yerinden edilme ve açlık krizinin yaşandığı Sudan’da 20 binden fazla kişi hayatını kaybetmiş, 14 milyondan fazla kişi yerinden edilmiş ve 25 milyondan fazla kişi insani yardıma muhtaç duruma düşmüştür.

Sudan, daha önce yıllarca süren ve sonu bölünmeyle sonuçlanan bir iç savaş yaşadı. Aynı senaryo bazı ülkelerin tarafları finanse etmesiyle tekrar yaşanmaktadır. Sudan iç savaşının tarafları, başka güçlerin vekili olarak kendi halklarını ölüm ve sefaletin pençesine sürüklemekten bir an önce vazgeçmek zorundadır. Uluslararası toplum da Sudan’da yaşanan insani felakete karşı insani yardım çabasını artırmalı, iç savaşın diplomatik çözümü için ateşkes masası kurulmalıdır. Ateşkesi önleyen, tarafları askeri olarak finanse eden ülkelere ise yaptırım uygulanmalıdır” dedi.

İzmir’deki acı olay; hayatını kaybeden çocuklar!

İzmir’de beş çocuğun vefat etmesine dair değerlendirmelerde bulunarak açıklamalarına devam eden Demir, “Birkaç gün önce İzmir’in Selçuk ilçesinde bir evde çıkan yangında yaşları henüz küçük olan beş kardeş hayatını kaybetti. Bu çocuklar, babalarının cezaevinde olması nedeniyle anneleriyle birlikte zor koşullar altında yaşam mücadelesi veriyordu. Anne, geçim sıkıntısından dolayı hurda toplamaya çıkmışken bizleri derin bir üzüntüye sevk eden bu talihsiz olay yaşandı. Bu acı olay, ülkemizdeki sosyal adalet konusundaki eksiklikleri ve yoksul kesimlerin içinde bulunduğu zor şartları gözler önüne sermektedir. Özellikle babası cezaevinde olan ve annesi geçim sıkıntısı çeken çocukların korunması, devletin ve yerel yönetimlerin asli görevlerinden biridir. Oysaki belediye kaynaklarından konserlere aktarılan milyonlar bu yoksul vatandaşlarımıza aktarılsaydı sorun kökten çözülürdü. Siyaset kurumu da öncelikli olarak belediyelerin kamunun kaynaklarını israf etmesini önleyici denetim mekanizmaları ve kanun düzenlemeleri yapması gerekmektedir.” dedi. (İLKHA)

Kaynak: ilkha