İkşut otu, Mardin’de endemik bitki türlerinden olup; karaciğer yağlanması, karaciğer kanseri, hepatit, kan iltihaplanması, tansiyon, şeker, sarılık ve siroz hastalıklarına fayda vermektedir.

Şifalı bitki hakkında bilgi veren aktar Remzi Yağmurcu, bitkinin birçok hastalığa karşı olan faydalarını, 1900 yıl önce yazılmış ve nüshası halen korunmakta olan İbn-i Baytar’ın Arapça el yazmalı kitabından öğrendiklerini kaydetti.

Ortaçağ’ın tıp, eczacılık ve botanik bilgini olan İbn-i Baytar, günümüzde dahi verdiği bilgilerle hastalıklara çare olmaya devam ediyor. İbn-i Baytar’ın kaleme aldığı kitap, Arapça’dan hem Türkçe’ye hem de Almanca’ya çevrilmiş olup sadece Mardin yöresinde yetişen ikşut otuna işaret etmiştir. Üretmiş olduğu ilaçlar ile dünyanın en iyi eczacılarının başında gelen İbn-i Baytar'ın önerdiği ikşut otu bitkisi hastalıklara şifa oluyor.

Afrika'nın renkleri ve desenleri Ankara'da buluştu Afrika'nın renkleri ve desenleri Ankara'da buluştu

İkşut otunun sadece Mardin’de yetiştiğini belirten Yağmurcu, “İkşut otu Mardin'in endemik bitkilerinden olup sadece Mardin ovasında yetişmektedir. Bu şifalı bitkinin en mükemmeli beyaz ve çiçekli olanıdır. İkşut otu, karaciğer yağlanması, hepatit, kolesterol, şeker, yüksek tansiyon, kandaki iltihaplanma, karaciğer kanseri ve siroz hastalığı için kullanılmaktadır. Bitkinin herhangi bir zamana has bir kullanım süresi yoktur. Dolayısıyla dört mevsimde de kullanılabilen şifalı bir bitkidir.” dedi.

“İkşut otu hakkındaki bu bilgileri İbn-i Baytar’ın el yazması esas nüshalı kitabından öğrenmekteyiz"

İbn-i Baytar’ın ikşut otu hakkındaki yazdığı bilgileri paylaşan Yağmurcu, “İkşut otu hakkındaki bu bilgileri İbn-i Baytar’ın el yazması esas nüshalı kitabından öğrenmekteyiz. Kitap, yaklaşık 1900 yıl önce yazılmış. Elimizdeki mevcut kitapta karaciğer hastalığı ve hastalığa fayda sağlayacak tedavi yöntemleri hakkında geniş bir bilgi yer almaktadır. Karaciğer hastalığıyla yanında sarılık hastalığı hakkında da geniş bir bilgi yer almaktadır. Kitaptaki kullanım talimatına göre ikşut otunun suda dillendirilme usulüne değinmektedir.” ifadelerine yer verdi.

“Siroz ve karaciğer kanseri hastalığı için 6 ay kadar tüketilir”

Yağmurcu, ikşut otunun yılın dört mevsimi tüketilebileceğini ve tüketme aşamaları hakkında ifadelerini aktararak, “İkşut otu, temmuz-ağustos aylarında yetişmektedir. Olgunlaşan ikşut otu toplanıldıktan sonra gölgede kurtulmaya bırakılır. Fazla bir işlemi olmadığından kurutulduktan sonra piyasaya sürülüyor. İkşut otunun tüketilme aşaması ise bir kahve fincanı kadar ikşut otu alınıp bir litre suyla beraber cam kavanozda ağzı kapalı bir şeklide ve özellikle buzdolabının içerisinde akşamdan sabaha kadar bekletilir. Ertesi gün sabahleyin tülbent veya süzgeçten süzüldükten sonra kullanıma hazır hale gelir. Bir litrelik miktarı iki günlük bir kullanım içindir. İki hafta boyunca bu işlem iki günde bir tekrarlanır. İki haftanın sonunda üç gün ara verilir. Silsile bu şekilde devam edip en az 45 gün, en fazla üç ay kadar tüketilmeye devam edilir. O üç günlük verilen istirahat vücut, rahatını alır ve bağımlılığı da önlemiş oluyor. Siroz ve karaciğer kanserinde ise kullanım şekli daha değişiktir. Üç hafta kullanılır, üç gün ara verilir, tekrar üç hafta tüketilir beş gün ara verilir. Burada her üç hafta tüketildikten sonra ara verme günü artmaktadır. Bu şekilde yaklaşık 6 aylık bir süreçte kullanılacağı için aradaki duraklama ve istirahat daha da uzatılır.” şeklinde belirtti.

Yağmurcu, ikşut otunu kullanan özellikle kanser hastalarının çoğu yüksek bir oranda iyileşme sağladığını belirterek, “İkşut otunu Türkiye'nin dört bir yanında kullanan hastaların elhamdülillah yüzde 99 bir faydalı netice alınmıştır. Bundan birkaç yıl önce Bursa Yıldırım'da karaciğer kanseri hastalığı olan 80 yaşında bir vatandaş, verdiğimiz ikşut otunu kullanmasıyla Allah’ın izniyle yaklaşık yüzde 85'lik bir oranla şifa bulduğunu kendileri bize aktardı. Karaciğer yağlanması, hepatit ve kolesterol gibi hastalarda da bize geri dönüş yapıp da fayda görenler oldu elhamdülillah.” ifadelerini kullandı.

Şifalı otun muhafazası hakkında da kısa bir bilgi veren Yağmurcu, “Muhafazası ağzı kapalı ve rutubetsiz yerde bozulmaması için muhafaza edilir. Şifalı bitki, normal tüketildiği ve suyun içinde bırakıldığı zaman özellikle rutubetli ve sıcak bölgelerde süzüldükten sonra kullanım süresi içerisinde buzdolabına konulur. Buzdolabına konulması ise ekşimesi ve küflenmesini engeller.” şeklinde aktardı. (İLKHA)

Kaynak: ilkha