Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanlığı Konferans Salonu'nda düzenlenen 7. Din Şûrası'na katılarak bir konuşma gerçekleştirdi.

Kur'an-ı Kerim'deki Hicr Suresi'nin 9. ayetinde, 14 asır önce Müslümanlara, "Muhakkak ki bu kitabı, bu vahyi, biz indirdik ve muhakkak ki onu koruyan da biziz" buyurulduğuna dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: "Evet, mukaddes kitabımız Kur'an-ı, vahyi, yani dinimizi muhafaza edecek, ebedî koruyacak olan Allah'tır. Şurası bir gerçek ki bu ayet, dinimize yönelik saldırılar konusunda bizlere sonsuz bir öz güven aşılıyor. Hiç şüphesiz dinimiz emin ellerdedir. Dinimiz yüce Rabb'imizin muhafazası, koruması altındadır. Ancak bu garanti bizim, yani kulların üzerinden mesuliyeti çekip almaz. Müslümanlar olarak bizler de dini yaşamak ve yaşatmakla mükellefiz. Dinimize yönelik saldırılarda her ne kadar sınırsız bir emniyet içindeysek, dindarlara yönelik saldırılarda tedbir alacak, bu saldırıları göğüsleyip, püskürtecek olan bizden başkası değildir."

"Bizim medeniyetlerimizi inşa eden ruh ve öz ilk günkü gibi tazeliğini muhafaza etmektedir"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İslam dininin Mekke ve Medine'den başlayarak asırlar boyunca çok geniş bir coğrafyada eşsiz güzellikte medeniyetler inşa ettiğini dile getirdi.

Bağdat, Şam, Kahire, Buhara, Semerkant, Gırnata, Kurtuba, Konya, Bursa ve İstanbul'un asırlar boyunca dünyaya istikamet çizen ilim ve medeniyet merkezleri olduğunu anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:

"Batı'nın kan, gözyaşı, katliam, soykırım ve sömürüye dayanan ilerlemesi Doğu'nun ilahi ve insani medeniyetini boğmak için, altını çizerek söylüyorum, geçici bir dönem üstünlüğü eline geçirmiştir. Ama bizim medeniyetlerimizi inşa eden ruh ve öz ilk günkü gibi tazeliğini muhafaza etmektedir. Gün gelecek, kutsallığı ve insanı dışlayan ilerleme dönemlerinin parantezi er ya da geç kapanacak, Batı uygarlığı büyük bir gürültüyle çökerken sahip olduğumuz öz ve ruh ile bizim ilahi, insani, aşk medeniyetimiz hem de daha güçlü olarak Allah'ın izniyle tekrar inkişaf edecek, şaha kalkacaktır. Şu hususu özellikle vurgulamak istiyorum. Biz kendi kodlarımızla kendi medeniyetimizin yeniden inşasına ne kadar inanıyorsak medeniyetimizin tekrar dirileceğine de o derece inanıyoruz. Müslümanların kendi ruh kökleriyle olan irtibatı uygar dünyayı rahatsız etmekte, o ruh kökünü yıpratmak, koparmak için asırlardır Müslümanlara sadece fiilen değil manen ve fikren de saldırılmaktadır. Bu saldırıların son asırda büyük ivme kazandığını son yıllarda ise âdeta zirve noktasına ulaştığını burada hatırlatmak durumundayım."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 13. yüzyıldaki Moğol istilasının İslam dünyasını harabeye çevirdiğine ancak İslam'ın özünü ve ruhunu yok edemediğine dikkati çekti.

20. yüzyılda Osmanlı Devleti başta olmak üzere İslam topraklarına saldırıların Müslümanları zayıflattığına, güçten düşürdüğüne hatta parçaladığına ama İslam'ın nurunu söndüremediğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bugün ise işte o nura, o aydınlığa, imanımıza, değerlerimize yani bizi biz yapan kodlarımıza ruhumuza, özümüze yönelik çok yoğun, çok kapsamlı her zamankinden daha planlı ve sinsi bir saldırı söz konusudur." ifadelerini kullandı.

Filistin'de, Gazze'de, Lübnan'da ve diğer İslam beldelerinde katliam yaparak Müslümanların soyunu kurutmaya çalışanların apaçık ortada olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, buna karşılık küresel ölçekte Müslümanlara ve İslami değerlere saldıran gizli, sinsi düşmanın Gazze'dekinden çok daha fazla etki ile hasar bıraktığını, savaşını, her yolu ve yöntemini kullanmakla birlikte en çok da medya ve son dönemde sosyal medya ile yürüttüğünü söyledi.

"Dijital inanç sistemleri karşısında Müslümanların tüm değerleriyle korunabilmesi için acil önlemler alınmalıdır"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Dijital dünya küresel ölçekte tüm değerleri tahrip ederken Müslümanları ve özellikle de ehlisünnet akaidini doğrudan hedef tahtasına koyuyor. Bugün çocuklar anne babalarının, ailenin, öğretmenin, mahallenin talim ve terbiyesinden ziyade, üzülerek ifade ediyorum, dijital medyanın talim ve terbiyesine daha fazla maruz kalıyor." değerlendirmesinde bulundu.

Dijital âlemin sadece kapitalist bir araç olmadığının, sadece para kazanma, eğlenme amacını gütmediğinin fark edilmesi gerektiğinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Dijital tekno kültürü yönetenler ve yayanların bir taraftan ciddi paralar kazanırken diğer taraftan da kendi fikir, inanç ve yaşam tarzlarını yeni nesillere zerk ettiğini görüyoruz. Bugün şunu çok net biçimde söylemek isterim, dijital hareket, yeryüzündeki tüm semavi dinleri özellikle de İslam'ı hedef alıp yıpratmak suretiyle yeni bir yapay din oluşturma gayreti içindedir. Ne yazık ki bu yapay dinin müntesipleri de küresel ölçekte gittikçe artmaktadır Yapılması gereken çok açıktır, ilk olarak, 7. Din Şûrası'nın da ana temasını oluşturan 'dijitalleşen dünyada diyanet hizmetleri' yeniden değerlendirilmelidir. İkincisi dijital inanç sistemleri karşısında Müslümanların tüm değerleriyle korunabilmesi için acil önlemler alınmalı ve hayata geçirilmelidir."

"Coğrafyamızdaki her milletin, ırkın çimentosu İslam'dır"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, gerek din hizmetlerinde dijital dünyadan istifade ederken gerekse de dijital saldırılara karşı değerleri savunurken, özlerin, ruhların ve köklerin büyük bir itinayla korunması gerektiğini belirtti.

Ümmet-i Muhammed'in önce yapay haritalarla bölündüğüne, ardından ırkçılığın körüklenmesiyle birbirlerine hasım yapıldığına dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, İslam âleminin bugünkü vahdetten uzak görüntüsünün altında 19. yüzyılda Müslümanların içine enjekte edilen "mikro milliyetçilik" fikrinin olduğunu kaydetti.

Bugün medya ve sosyal medya üzerinden lümpen ırkçı hareketlerin rahatça örgütlenebildiğini ve propaganda yapabildiğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Şunu tekrar ifade ediyorum, coğrafyamızdaki her milletin, her ırkın çimentosu İslam'dır, İslam'ın bize kazandırdığı kardeşlik ruhudur. Özellikle Türkleri, Kürtleri ve Arapları bir arada tutan ortak dinimizdir, ortak kıblemizdir, ortak inançlarımız ve ideallerimizdir." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: "Üstat Necip Fazıl, bu kadim hakikati 'bir iman merkezi etrafında toplananlar' olarak tarif ediyor. Dilimiz, kökenimiz, meşrebimiz, tenimizin rengi farklı olsa da hepimiz aynı iman merkezi etrafında buluşan, kucaklaşan, gönüllerini birbirine Rab eyleyen müminleriz. Bin yıldır bu topraklarda İslam kardeşliğinin cihanşümul sancağı altında, aynı ezanların gölgesinin sergenliğinde, hep beraber, yan yana barış içinde yaşıyoruz. Coğrafyamızdaki birlik ve huzuru bozmak isteyenler doğrudan doğruya işte bu iman merkezine, işte bu çimentoya yani inancımıza saldırmaktadır. İslam'a ve Müslümanlara yönelik saldırıların, ateizm gibi deizm gibi şamanizm gibi maskelerle kendilerini gizlediklerine tanık oluyoruz. Bir dönem 'Ali'siz Alevilik' fitnesi üzerinden yürütülen kampanyaların gayesi neyse, son dönemde gündeme getirilen 'İslamsız Türklük' furyasının gerisinde de aynı emperyalist emeller var."

Tarım ve Orman Bakanlığı'ndan 'Belgrad' açıklaması Tarım ve Orman Bakanlığı'ndan 'Belgrad' açıklaması

"Göğsünde imandan zerre olan herkes, ırkçılık maskesi altındaki İslam karşıtlarına karşı uyanık olmak zorundadır"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, özellikle gençlerin zihnini bulandırmayı amaçlayan bu saldırılara karşı durma mecburiyetinde olduklarını vurgulayarak, şunları kaydetti: "Göğsünde imandan zerre olan herkes, ırkçılık maskesi altındaki İslam karşıtlarına karşı uyanık olmak ve bu belayla mücadele etmek zorundadır. Bireyi, aileyi, milletimizi, vatanımızı ayakta tutan, İstiklal Marşı'mızda da ifade ettiği üzere 'iman dolu göğsüm gibi serhaddim var' anlayışıdır. İslam varsa, Türk vardır. İslam varsa Kürt vardır, Arap vardır. İslam varsa aile vardır, ahlak vardır, edep ve hayâ vardır. İslam varsa, bayrak vardır, vatan vardır, hürriyet vardır. Hepsinden öte İslam varsa, Türkiye vardır. Diyanet İşleri Başkanlığımız, tüm imam kardeşlerimiz, tüm kanaat önderlerimiz, 85 milyon olarak kardeşliğimizin çimentosu olan İslam'a ve imanımıza yönelik her türlü mütecaviz eylem karşısında işte bu şuurla hareket etmeli, cesur, bilgili, akıllı ve donanımlı olmalıdır. Diyanet İşleri Başkanlığımızın günden güne büyüyen bu tehdit karşısında gerekli tedbirleri alacağından şüphe duymuyorum."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, başta Kur'an-ı Kerim olmak üzere Hazreti Peygamber'e, onun hadis-i şeriflerine, yaşantısına, asırlardır yollarını aydınlatan âlimlere, toprakları iman ve hikmetle yeşerten gönül insanlarına, medya ve sosyal medya üzerinden sistematik saldırılar gerçekleştirildiğini belirtti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Kimi zaman cahiller, kimi zaman az okumuş, yarım okumuşlar, kimi zaman da bilginin peşinden koşarken hikmeti ıskalamış yarım akıllılar, medya üzerinden genç nesilleri ifsat ediyor. Son yıllarda filmlerin, dizilerin, televizyon programlarının, aileyle birlikte dinî değerlerimizi, dindarları hedef aldığını da müşahede ediyoruz. Tek tük ve istisnai olumsuz örnekler üzerinden su-i misal emsal yapılarak bütün dindarlara hakaret edilmekte, vakıflar, dernekler, tarikatlar, dinî müesseseler linç edilmekte, dindarlar ve dinî değerler yıpratılmaktadır. Sarıklı, sakallı, başörtülü, çarşaflı, cübbeli vatandaşlarımıza ahlaksızca saldırılmakta, itibar suikastları düzenlenmektedir. Tıpkı 28 Şubat dönemindeki gibi belli toplum kesimlerimiz âdeta öcü gibi gösterilmekte, tahkir ve tahrik edilmektedir. Buna sessiz, tepkisiz kalmamız mümkün değildir."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Siyasi hayatımızın, bütün safhalarında desteğini, duasını hatta 15 Temmuz gecesi olduğu gibi canlarını bizden esirgemeyen insanlarımızın, sırf inancı, sırf dış görünüşü dolayısıyla aşağılanmasına 3-5 kendini bilmezin reyting savaşına meze yapılmasına müsaade edemeyiz. Açık ve net söylüyorum, toplumun çimentosu olan mukaddesatımıza yönelik bu tür girişimler millî güvenlik sorunudur ve RTÜK başta olmak üzere ilgili kurumlarımız bu konularda hızlı tedbirleri devreye almalıdır. 2024 Türkiye'sinde 28 Şubat'ı hortlatmaya çalışanlara göz yummayız. Böyle bir atmosferin oluşmasına da asla fırsat vermeyiz." diye ekledi.

İlim ve mesuliyet sahibi herkesin, bu saldırılara karşı sağlam bir direniş hattı kurması gerektiğine inandığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir şikâyette de bulunmak istediğini dile getirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, âlimlerin, en hassas, en derin, en çetrefilli konuları, medya ve sosyal medyaya taşımak suretiyle tehlikeli bir yola girdiğini vurgulayarak ilim erbabı arasında konuşulması, müzakere edilmesi gereken konuların ulu orta yapıldığını aktardı.

Meselelere hâkim olmayanların zihinlerinin bulandırıldığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Üniversitelerimiz özgürdür, ilahiyat fakültelerimiz özgürdür. Hocalarımız da öğrencilerimiz de her soruyu sormalı, her meseleyi cesurca tartışmalı, hiçbir endişe duymadan rahatça konuşmalıdır. Ancak bunlar ulu orta kamuoyu önünde, medya ve sosyal medyada değil ilim meclislerinde ehil insanlar arasında yapılmalıdır." değerlendirmesinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sivil dinî yapıların, kendi içlerinde ya da kendi aralarında yaptıkları münakaşaların, toplumda bu müesseselere karşı güveni aşındırdığına dikkati çekerek, sivil dinî yapıların bu yolla yıpratılmasının birtakım sapık oluşumlara zemin hazırladığını, kötü örneklerin toplumda umudun kararmasına sebep olduğunu kaydetti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Din adamlığıyla şovmenlik aynı kisvede bulunamaz. Şöhret hastalığı, samimiyetin, hüsnüniyetin ortadan kalkmasına neden olur, bunun vebali ağırdır" diye konuştu.

Topluma örnek olması beklenen kişilerin, şöhret ve kudret uğruna ağırbaşlılıktan, vakardan, samimiyetten uzaklaşmasının iki cihanda hesabı verilemez ağır bir vebal olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: "Yüce Allah, Şûra Suresi'nin 38. ayetinde şöyle buyuruyor; 'Onlar, Rab'lerinin davetini kabul ederler ve namazı dosdoğru kılarlar. Onların işleri de kendi aralarında istişareyledir. Kendilerine verdiğimiz rızıktan onlar Allah yolunda harcarlar. Resul-i Kibriya aleyhissalatu vesselam efendimiz ise bir hadis-i şeriflerinde müminlere şu tavsiyede bulunuyor; 'İstişare edilen kişi kendisine emniyet edilen kişidir. Biz istişare şuurunu Kitabullah'tan, Peygamberimizin örnek yaşantısından, asrısaadetin o muhkem, o müreffeh ikliminden tevarüs ettik. Meşvereti, fikir teatisini, bilgi ve tecrübe paylaşımını, kadim geçmişimizden, köklü medeniyet değerlerimizden, ecdadımızdan devralıp, Allah'ın izniyle bugünlere getirdik." (İLKHA)

Kaynak: ilkha