Türkiye'de 17-25 Aralık, "FETÖ yapılanması öncülüğünde hükümeti devirme teşebbüsü" olarak tanımlanıyor.

17 Aralık 2013 sabahı, "rüşvet, görevi kötüye kullanma, ihaleye fesat karıştırma ve kaçakçılık" gibi suçlamaların yöneltildiği 89 kişi, dönemin Cumhuriyet Savcısı Celal Kara ve Mehmet Yüzgeç'in talimatıyla gözaltına alındı.

Celal Kara ve Mehmet Yüzgeç, FETÖ'nün talimatıyla, birbiriyle alakası olmayan 3 ayrı soruşturma dosyası hazırladı. O dosyalar dönemin İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı'dan gizlendi.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcı vekili Zekeriya Öz'ün koordine ettiği operasyonda, haklarında yakalama kararı verilenler arasında dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler'in oğlu Barış Güler, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan'ın oğlu Salih Kaan Çağlayan, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar'ın oğlu Abdullah Oğuz Bayraktar, Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan, iş adamları Ali Ağaoğlu, Reza Zarrab ve Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir de vardı.

"Hükümeti ve ekonomiyi hedef alan siyasi bir operasyon"

Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, soruşturmayı "hükümeti ve ekonomiyi hedef alan siyasi bir operasyon" olarak değerlendirdi.

Hükümet yetkilileri yaptıkları açıklamalarda operasyonun arkasında FETÖ'nün olduğunu belirtti.

Celal Kara ve Mehmet Yüzgeç isimli savcılar olan bitenin görünen mimarlarıydı. Koordinasyonu ise dönemin savcısı Zekeriya Öz yapıyordu. Zekeriya Öz, sözde yolsuzluk soruşturması yürütüyordu ama kendisi, şüpheli olarak ifadeye çağırdığı iş adamlarının parasıyla 17 Aralık’tan 2 ay önce Dubai’de tatil yapmıştı. Her üç savcı da bugün firari konumda bulunuyor.

17 Aralık operasyonlarından bir sonraki gün medyaya soruşturma dosyası ile ilgili haberler sızmaya başladı.

6-8 Ekim mezalimi toplumsal hafızadan silinmeyecek 6-8 Ekim mezalimi toplumsal hafızadan silinmeyecek

Bakan çocukları Barış Güler ve Salih Kaan Çağlayan, iş insanı Reza Zarraf ve Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman Aslan'ın da aralarında olduğu 26 kişi tutuklandı.

Türkiye üzerinde operasyon

Başbakan Erdoğan, operasyonlarının ardından yaptığı açıklamada, “Arkasına karanlık odakları alanlar, çeteleri alanlar bu ülkeye istikamet çizemezler. Arkasına sermayenin, medyanın gücünü alanlar bu ülkeye istikamet çizemezler. Türkiye içinde ve dışında bir takım karanlık çevreleri alanlar bu ülkenin istikametiyle oynayamazlar. Ayarlarımızı değiştiremezler. Türkiye, üzerinde operasyon yapılacak, ameliyat yapılacak bir ülke değildir.” dedi.

25 Aralık günü operasyonların ikinci dalgası başladı.

Ergenekon savcıları arasında yer alan Savcı Muammer Akkaş'ın Başbakan Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın da aralarında yer aldığı 41 kişinin gözaltına alınması girişimi, emniyet görevlilerinin gözaltı talimatını yerine getirmeyi reddetmesi nedeniyle sonuçsuz kaldı.

"Paralel devlet"

17-25 Aralık operasyonlarından FETÖ'yü sorumlu tutan hükümet, FETÖ'nün yürütme ve yargı içine sızdığını, bir "paralel devlet" hüviyetini aldığını söyledi.

17 Ekim 2014 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, yaklaşık 11 ay süren inceleme sonrası dosyayla ilgili takipsizlik kararı verdi.

25 Aralık soruşturmasıyla ilgili takipsizlik kararı da 2 Eylül 2014'te verildi. Kararda, 96 şüpheli hakkında kovuşturmaya yer olmadığı belirtildi.

Ayrıca kararda, soruşturmayı hazırlayanların "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya çalıştıkları" ifade edildi.

5 Mayıs 2014'te TBMM'de kurulan komisyonda, yolsuzlukla suçlanan bakanların Yüce Divan'da yargılanmasının gerekmediği kararı alındı.

Bakan Tunç: Şer odaklarıyla mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, sosyal medya hesabından FETÖ'nün 17-25 Aralık yargı darbesi teşebbüsüne ilişkin yaptığı paylaşımda, milli iradenin üzerinde hiçbir gücün bulunmadığını belirterek, "Türkiye tehditle, sinsi tuzaklarla, kirli oyunlarla hizaya sokulacak, boyun eğdirilecek ülke değildir." değerlendirmesinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğindeki Türkiye'nin büyümesini ve güçlenmesini hazmedemeyen vesayet odaklarının, kirli zihniyetin, şer güçlerin hain operasyonlarından birinin de 17-25 Aralık darbe girişimi olduğunu bildiren Tunç, "Ülkemizin önünü her 10 yılda bir darbelerle kesen vesayetçi zihniyet, kapatma davası, 367 krizi, e-muhtıra, MİT kumpası, Gezi olaylarıyla ulaşamadıkları karanlık emellerine, devletin içine sinsice yuvalanan FETÖ eliyle emniyet ve yargı üzerinden ulaşmak istemiştir." açıklamasını yaptı.

Vesayetçi zihniyetin kalıntılarıyla mücadeleye devam edileceğini vurgulayan Bakan Tunç, şunları kaydetti:

"17-25 Aralık'ta sahte delillerle anayasal düzenimizi ve demokratik kazanımlarımızı hedef alan bu hain girişimi, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın güçlü liderliği ve aziz milletimizin liderine duyduğu sarsılmaz güvenle boşa çıkardık. 15 Temmuz hain darbe ve işgal girişiminde olduğu gibi hiçbir zaman milli irade bayrağını yere düşürmedik. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde vesayetçi zihniyetin kalıntılarıyla, hain terör örgütleriyle, ülkemize pranga vurmak isteyen şer odaklarıyla mücadelemizi, 22 yıldır olduğu gibi bundan sonra da kararlılıkla sürdüreceğiz. Kirli emeller peşinde koşanlara asla fırsat vermeyeceğiz.

Demokrasimizin standartlarını yükseltmeye, temel hak ve özgürlükleri koruyarak güçlendirmeye, hukukun üstünlüğünü esas alarak adaletin tecellisi için gece gündüz çalışmaya devam edeceğiz. İç cephemizi tahkim ederek milletimizden aldığımız güçle ülkemizi daha huzurlu bir geleceğe taşıyacağız." (İLKHA)

Kaynak: ilkha